Merhaba,
Patisu ile ilgili bir anımızı anlatmak istiyorum bugün😺
Bu aralar tam 2 yaşında olan kuduruk Patisu, Kadıköy’deki komşumuz Mahmutbey Kanatçısı’nda doğdu. Sokakta dünyaya gelen diğer bebek kedilere nazaran biraz daha şanslıydı. Çünkü kanatçının sahibi anne kedinin ve diğer bebeklerin beslenme/barınma ihtiyaçlarını -hatta daha fazlasını- tamamen üstlenmişti. Bir yaz günü, Patisu ile turuncu erkek kardeşleriyle birlikte tavşanlar gibi neşe içinde zıplarken karşılaştııık:)
2-3 saat sonra taşıma çantası, kum kabı ve mamalarla Patisu’yu kanatçı beyden teslim almış evimize gelmiştik. (Aslında Patisu’yu almamızın tek sebebi, kardeşler arasındaki tek dişi olması ve dişi kedilerin sokakta yaşamasının zorluğuydu.) İlk gecemizde yeni minik ev arkadaşımızın suratında yürüyen pireleri farkettim, daha çığlığım bitmeden kediyi arabaya atıp gece yarısı açık olan tek veterinere gittik. Pirelerden kurtulduk, aşılarını yaptırdık.
Ama bu en kolayıydı tabi ki bitmemişti. Patisu, bir kedide olabilecek neredeyse tüm hastalıkları minik vücudunda taşıyordu ve günden güne bize de gösteriyordu. Hastalıklarını çok uzatmak istemiyorum çünkü manevi ve maddi olarak epey hırpalandık. Önce bağırsaklarındaki kurtlardan kurtulduk. Sonra patilerindeki mantarlardan ve bacaklarının arkasındaki lezyonlardan. Sonra bir takım diş eti yaraları ile savaştık. Her hafta istisnasız veterinerlerdeydik, defalarca kazıklandık, defalarca veteriner değiştirmek zorunda kaldık. Sonunda evimizin yakınlarında ve sadece ÖSS puanı yettiği için veteriner olmayan, gerçekten hayvan seven bir veteriner bulduk. Kendisini ailemizden ve arkadaşlarımızdan çok görüyorduk, uğrayamadığımız günlerde bile telefonla görüşüyorduk:D Patisu’yu Oslo’ya getirme sürecinde de gerçekten çok yardımcı oldu. (Teşekkürler Reanimal Veteriner Kliğini, teşekkürler Samet Bey)
Günlerden bir gün Patisu’ya bir takım kan testleri yapıldı.Vücudunda çok fazla yara çıkıyordu, ağzında sürekli uçuklar vardı… Bağışıklık sistemi bu denli düşük olan bir kedide AIDS ya da Lösemi olabileceğinden şüphelenilmişti. Ölüp ölüp dirildiğimiz bir hafta oldu, hatırlamak bile istemiyorum, kısa keseceğim. Sonuçta, korktuğumuz sonuç çıkmadı. Sadece bağışıklık sistemi düşüktü.
Bu arada amazon Patisu kudurukluğundan hiçbir şey kaybetmedi. Bir gram iştah azalması ve enerji düşüklüğü yoktu.Sürekli koşuyor, hoplayıp zıplıyor, evde bir şeyleri deviriyor, tırmalıyor, ağzı burnu yara içinde ama, yine de yemek yemeye çalışıyor:) Biz de günde 2-3 kere patilerinin içine bacaklarının arkasına veterinerin verdiği çeşitli kremleri, ilaçları sürüyoruz. Ağzına uçuk kremi sürüyoruz. Bunları yaparken de kulak temizleme çubuğu kullanıyoruz; çünkü minik kedi patisinin içine ilacı yedirmek için inanılmaz etkili bir icat.
Gel zaman git zaman yavaş yavaş yaralar azaldı, ama tekrarlamasın diye veterinerden aldığımız talimatla, krem sürme rutinimiz devam ediyor tabi. Sürekli de kediyi tutup orasını burasını inceliyoruz, yeni yaralar çıkmış mı diye. Sonra ben bir gün PATİSU’NUN POPOSUNDA BİR CİSİM gördüm. Böyle uzun ucu çıkmış poposundan sallanıyor. Patisu kulak temizleme çubuğunu YUTMUŞTU!!! Kocaman cismi yemişti minicik kedi. Bir takım şoklar ayılmalar bayılmalar sonunda veterineri aradık. Bağırsağına takılmadığına inanamadı, zeytinyağı verin, sonuç alamazsak lavman yapmak zorundayız dedi. Neyse ki gerek kalmadı, benim savaşçı kızım çubuğu yuttuğu gibi çıkardı, hem de bir miktar kaka ile…
Patisu şimdi gayet iyi ama hala sürekli orasını burasını kontrol ediyoruz. Norveç’e gelebilmek için de bir takım sağlık testlerinden başarıyla geçti. Sadece aşırı kuduruk ve gözü kara bir kedi. Hiçbir şeyden korkmuyor, canı ne isterse onu yapıyor, kendine aşırı güveniyor, tasma takılmasından nefret ediyor:D:D
Yazı birazcık uzun oldu. Eğer buraya kadar okuduysanız çok teşekkür ederim:)