Aşk-Toni Morrison

Toni Morrison çok geç tanıdığım, harika bir yazar. Aşk romanı da ilk okuduğum romanı, belki de geç bir tanışma oldu, olsundu, güç olmasındı. 

Olaylar minik bir Güney Amerika kasabasında geçiyor, ve kitap/hikaye başladığında zaten ölmüş olan Bill Cosey’nin ‘başarılı’ hayatını, zamanında sahibi olduğu otelini, hayatındaki kadınların birbirleriyle ve onunla olan ilişkilerini okuyoruz, şeklinde minik bir giriş yanlış olmamakla birlikte, sığ bir özet olur. 

Sözkonusu bu otel, dönemin elit siyahları için oldukça popülerdir, ancak kahramanımızın vefatından sonra hem otel hem de çevresindeki insanların ilişkileri miras durumları nedeniyle parça pinçik olur. Çok gerçek bir akış, bol bol sevgi, tutku, ihanet, kıskançlık, haset, nefret, sadakat var kitapta… Aynı zamanda, tutam tutam Amerikan tarihi, ve sosyal yapısına dair mükemmel gözlemler.  Aşkın farklı farklı formları, aşkın öznelliği, günlük hayattaki yeri, sınırları… bence gerçekten bu çok katmanlı anlatımla Toni Hanımın bazı cümleleri kafa açıyor, öyle bir sayfayı okuyup sonra sayfayı çevirip bir sonraki sayfayı hiçbir şey olmamış gibi okumaya devam edemiyorsunuz. Ve ben bana bunu yaşatan kitapları inanılmaz seviyorum, inanılmaz bir haz alıyorum okurken.

The Bluest Eye (En Mavi Göz), Sula, Song of Solomon(Süleyman’ın Şarkısı) ve Beloved (Sevilen) okumak için sabırsızlandıgım kitaplar haline geldi, bana hediye edebilirsiniz:) Zaten yazar, 1988’de “Beloved” romanıyla Pulitzer Ödülü’nü kazanmış, sonra da 93’te Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan ilk siyahi kadın yazar olmuş. 2012 yılında kendisine Başkanlık Özgürlük Madalyası verilmiş, 2019da hayatını kaybetmiş, keşke ilk romanını 5-6 sene önce okumuş olsaydım, biraz geç kalmış hissediyorum. Sonuç olarak, hayatımda okuduğum en vurucu kitaplardan biri olduğunu söyleyebilirim, okumanızı gerçekten öneririm.

“Sevgi asla sevenden daha iyi değildir. Sevgiyi muhteşem bir iyilikle, yücelikle düşünmek gibi bir hatamız var. Oysa bencil bencilce sever, zalim zalimce. Kutsal olan da kutsalca sever.”