Kendisinin köşe yazılarının çok sıkı takipçisi olduğumu söyleyemem (açıkcası, hayatımın belli bir dönemi dışında hiç okumadım) ama piyasaya çıkan neredeyse bütün kitaplarını okuduğum bir yazar Mine Söğüt. Bunu tarif etmek biraz zor; çünkü “Mine Söğüt okumayı sanırım epey seviyorum” cümlesini kurabilmem ve sevip sevmediğimi anlayabilmem için neredeyse tüm kitaplarını okumam gerekti, bu da zaman aldı. Çünkü bence Mine Söğüt kitapları öyle çat çut hızla okunamıyor. Beş Sevim Apartmanı, Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey, Deli Kadın Hikayeleri ve daha fazlasını keyifle yutarak okudum ve bağımlılık yaratacak düzeyde güzel cümleler kurabildiğini düşünüyorum.
Mine Söğüt’ü sevmeyen çok insan var, hatta bir arkadaşım yazılarının aşırı saçma olduğunu ve bu saçmalığın kendisini dehşete düşürdüğünü söyledi. Şöyle liberal, böyle bohem, öyle mistik, böyle garip, hatta ve hatta kemalist olduğunu düşünenler var:D:D Ben kendisinin düşünce dünyasına birazcık aşina olduğumu ve yazdıklarını anlayabildiğimi düşünüyorum, ama herkese tavsiye edemem sanırım. Sevmeyenleri de anlayabiliyorum.
Gergedan- Büyük Küfür Kitabı, okuduğum ikinci öykü kitabıydı. Öyküler kısacık kitap da hepi topu 115 sayfaCIK. Normal bir 115 sayfalık öykü kitabı olsa bir günde biter, hatta bir öğle molasında bitebilirdi. Ama “normal” bir öykü kitabı değil (sanırım ben de bunu seviyorum) her bölümde midenize kuvvetli yumruklar yiyorsunuz, ve sonraki öyküye geçmeden önce kendinizi sakinleştirmeniz, biraz sindirmeniz gerekiyor. Öyküler içinde o kadar çok detay, toplumumuzdaki kadın katliamlarına gönderme, olayları acı acı deşme, yüzleştirme, görmek/duymak istemediğimiz şeyleri keskin ve hırçın şekilerde tüm çıplaklığıyla anlatma… barındırıyor, her satır dopdolu ve her öyküden sonra dinlenmek gerekiyor. Bazı yerleri anlayabilmek gerçekten zor bence, çok fazla soyut detay ve metafor yüklü olaylar. Yorucu, yıpratıcı, düşündürücü bir öykü kitabı. Laylaylom bir kitap okuma modundaysanız ve etrafınızda şu sıralar zaten yeterince can acıtıcı şey varsa, bu kitabı gördüğünüz an kaçın. Ruh sağlığımızı da korumak zorundayız yani(:
Sonsöz:
“Bu kitabın yazarı, ona bu hikayeleri yazarken ilham veren yazarlar Eugene Ionesco, Franz Kafka, José Saramago, G.G. Marquez’e; yönetmenler Michael Haneke, Peter Greenaway, Pier Paolo Passolini ve Yorgos Lanthimos’a; ve şairler Lale Müldür, Yannis Ritsos, ve Cemal Süreya’ya müteşekkir;
Gelmiş geçmiş tüm faşist iktidarlara ve o iktidarların peşine canı gönülden takılıp duran şu insanlığa öfkelidir.”
Eline emeğine sağlık Mine Söğüt.