Viareggio’ya yolumuz, aslında çok da planlı olmayan ve Haziran başında aniden beliren ”deniz/kum/güneş” bizi mi çağırıyor, sen de duyuyor musun? dürtüsü ile geldi, ya da sadece bana geldi, Emre’ye giden bizzat benim dürtmemdi. Bu kış Oslo’da önceki senelere kıyasla biraz daha sert geçti çünkü.

Viareggio‘nun, Toskana bölgesinde tatlı bir sahil kasabası olduğunu da böylece öğrendik, Pisa’dan 20 dakikalık bir tren yolculuğuyla şıp diye mis gibi çiçek kokan bir şehir merkezindesiniz.  Viareggio’nun uzun upuzun bir kumsalı var, bu kumsalda onlarca beach var, şezlong-şemsiye fiyatları sadece 30 Euro civarında, (civarında diyorum çünkü ay bugün öğleden sonra olmuş hava da bulutlu, aa yine geldiyseniz indirim yapayım gibi minnoş indirimler aldık, yani farklı tarifeler mümkün). Biz iki gün üst üste Bagno Maurizio ya gittik, plajın sahibi Stefano çok sıcak kanlı biri ve mekanı çok çok temiz bir aile işletmesi, yine Viareggio’da denize girmek istesem hiç düşünmeden ve risk almadan Bagno Maurizio’ya giderim.

Önemli konulardan biri de çevredeki kasabalara ulaşım, Viareggio’nun mükemmel bir stratejik bir konumu var ve gerçekten tıkır tıkır işleyen bir tren hattı üzerinde bulunuyor, bu durum da, sizi araba kiralamaktan kurtarıyor. Geçtiğimiz yıllarda Sicilya’dan Amalfi’ye ve Roma’ya araba ile seyahat eden iki kişilik dev çılgın kadro olarak söylemeliyim ki İtalya’da trafik kuralları biraz-cık nanay! Uzun lafın kısası bu tren hattı sayesinde Viareggio, Pisa ve Cinque Terre arasında tıngır mıngır seyahat etmek oldukça kolay ve rahat oldu.

Yasemin kokulu- portakal ağaçlı sokakları olan ve yaş ortalaması birazcık yüksek, bu minik kasabada çok fazla yabancı turist çılgınlığı olmaması her şeyi 5-6 kat güzel kıldı, yani bu durum hep mi böyledir yoksa henüz sezon tam olarak başlamadığından mı onu tam bilemiyorum. Viareggio 1873 yılından bu yana her yıl düzenlenen ve tüm dünyada epey de popüler olan Carnival di Viareggio ile tanınırmış. Aslında ilk başlarda kasaba sakinleri arasında bir çeşit kış kutlaması/kışı selamlama olarak doğan bu gelenek, zamanla dünyanın en ünlü karnavallarından biri haline gelivermiş. Biz denk gelemedik ama etrafta gördüğüm fotoğraflardan/pankartlardan anladığım kadarıyla oldukça renkli ve biraz da iç ürperten bir etkinlik, linkini soyle bırakalım: https://viareggio.ilcarnevale.com/

Yemek konusunda da bence asla kimseyi üzmeyecek bir kasaba burası, hatta deniz ürünü seviyorsanız buraya bayılabilirsiniz bile, beklentimizden çok daha iyi restoranlarla karşılaştık, hızlıca birkaç restoran önerisi: 

La Posteria , çok güzel bir deniz ürünlü makarna yedim burada, tadı, kokusu ve dokusu oldukça güzeldi, ürünler epey tazeydi, pizza da orta seviyedeydi ama çok acıktığımız için aşırı objektif değerlendirememiş olabiliriz. Minik bir not olarak belirtmek isterim ki  tüm Viareggio’da pizzaların hamuru bildiğimiz pizza hamurundan biraz farklı, babaanne pişisi hamuruna daha yakın bir dokuda, kötü olmamakla birlikte sadece birazcık farklı, pizza konusunda çok radikal çizgileriniz varsa sevmeyebilirsiniz.

Antica Locanda da Luca, çok güzel ortam, daha çok lokallere hitap eden bir ‘lokanta’ süsü verilmiş olsa da, içeride çok fazla 60 yaş üzeri İtalyan teyzeler ve  kalabalık aile grupları olsa da, aslında turistler de epey tercih etmişti, hatta rezervasyonumuz olmadığı için neredeyse postalanıyorduk. Yemekler iyiydi, yine deniz ürünleri tarafından yürümeyi seçtik biz, restoranın çok uzun bir şarap menüsü olduğunu hatırlıyorum. 

L’Ottavo Vizio StreetFood / FoodPorn Gourmet, burası öğle yemeği için iyi bir alternatifti, minik bir büfeye göre menüsü epey geniş alternatiflerle dolu, plajların da tam dibinde.

Trattoria L’angolinoda, ana yemeklerden ziyade girişler çok çok iyiydi, ancak fiyatların ortalamanın %20 üzerinden olmasına gerçekten değer mi çok da emin olamıyorum.

Kısaca, Viareggio beklentilerimin çok üzerinde kalan son derece şirin, huzurlu, sakin bir Toskana kasabası, çok sevdim. 

Cinqu Terre ise herkesin bildiği üzere çok çok daha turistik, Liguria bölgesinde yer alan ve 97 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen, 5 köyü kapsayan bölgeye vermişler bu ismi.  Bu köyler sırasıyla Monterosso al Mare, Vernazza, Corniglia, Manarola ve Riomaggiore, ancak biz sınırlı zamanımız olduğu için sadece Monterosso’da kalabildik. Köyler arası trenle geçebiliyorsunuz, ve hatta gördüğüm kadarıyla rehberli turlar bile mevcut.

Monterosso al Mare aralarındaki en büyük ve en turistik olan köymüş ama sanırım turist sezonu tam olarak patlamadığı için şükür ki Haziran başında henüz bunaltıcı ve yorucu bir kalabalık yoktu. Denizin rengi turkuazın mükemmel bir tonunda ve 10 tane falan özel plaj var ve tabi ki hem plaj hem de restoran fiyatları Viareggio’ya kıyasla biraz daha acımasız.  Ben burada en çok denizden tepelere doğru yürüdükçe karşınıza çıkacak olan köylülere ait limon ve zeytin bahçelerini sevdim, tepelere doğru giden bu patikalar diğer köylere bağlanıyormuş, yokuşlar Amalfi yokuşlarına benzemekle birlikte biraz daha küçük ve tatlı gibime geldi.

Köyün merkezi olan bölge diğer tarihi kısma bir köprü ile bağlanıyor, köprünün ucundan çıkınca da bahsettiğim tren rotasını görüyorsunuz hatta dakika başı vızır vızır trenler geçiyor, az insanla çok güzel çok doğal bir ortam, köyün bir ucundan diğer ucuna yürümek 10-15 dakika, ama turist sezonunda orada bulunmak isteyeceğimi pek sanmıyorum, zira köyün çok kısıtlı bir kapasitesi var. En son plaj dev etkileyici bir heykelle bitiyor, kayayı sırtında taşıyan kocaman bir Neptün heykeli, halk arasında “Il Gigante” olarak biliniyormuş ve okuduğum kadarıyla 1910 yılında zengin bir mühendisin villasını desteklemek için dekor olarak yapılmış, dev heykel 14 metre yüksekliğinde ve yaklaşık 1700 ton ağırlığındaymış yani köyün bir diğer ucundan bile görünüyor ve bence oldukça etkileyici bir sembol olmuş.

Yazıyı okuduğunuz için teşekkür ediyorum, kendime ve size dünyanın en güzel yerlerini sağlıkla ve mutlulukla görmeyi dilerim. Sevgiler 🙂

Bunlar da hoşunuza gidebilir:

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir