Oslo’daki yaşantımızın bir buçukuncu senesinde, korona önlemlerinin gevşetilmesiyle ülke içi seyahat kısıtlamaları biraz azaldı vee nihayet 3 günlüğüne Bergen’e gidebildik. Şimdi 3 günlük Bergen deneyimimize ilişkin aklımda kalanları özetleyeceğim ki burada bulunsun ve okumak isteyenler okusun:)


    Bergen taa 1070’lerde müthiş güzel bir yere kurulmuş, Norveç’in başkenti olmuş, sonra da 2. büyük şehri olmuş. Henüz (ismi lazım değil malum sebepten ötürü) Norveç’te görebildiğimiz pek bir yer olmadığı için, Bergen’i sürekli Oslo ile kıyaslayıp durduk. Bergen güzel evleri kadar yağmuruyla da ünlü ama bilen bilir biz de yağmurumuzla ünlüyüz:D (Düğünümüzde, balayımızda, birlikte ilk yurtdışı seyahatimizde… durmaksızın yağmur yağdı.) Bu yüzden hava durumunda tek bir yağmur damlası gözükmemesine rağmen biz  fiziksel ve mental olarak yağmura aşırı hazırlıklı gittik. Ama 3 gün boyunca tek bir damla bile YAĞMUR YAĞMADI, hatta bronzlaşarak döndük.



    Bool bol vaktimiz olduğu için Oslo’dan Bergen’e trenle 7 saatte gitmeyi seçtik, aşırı mantıklı bir seçimmiş harika bir tren yolculuğuydu. Gerçekten şimdiye dek gördüğüm en güzel görüntülerdi keşke beynimin kalıcı görüntüler dosyasına kaydedebilseydim, neyse onun yerine çekebildiğim kadar fotoğraf çektim.

    Bergen’e ayak bastığımız an ilk iş olarak Bergen Kart edindik. Müze, toplu taşıma, yemek olaylarında gayet avantajlı. Eğer giderseniz en güncel bilgiye buradan ulaşabilirsiniz visitbergen . Mayıs sonu, korona nedeniyle kapalı olmayan her yere gittik biz; biraz yorulduk ama 3 günün Bergen şehir merkezini didik didik gezmek için bol bol yeterli olduğunu düşünüyorum. Şimdi ziyaret ettiğimiz yerler hakkındaki kendi düşüncelerimi kısaca yazıp bu yazıyı da uzatmamaya çalışarak bitireceğim:). İkinci iş olarak da Kings of Convenience- Me in You klibinin çekildiği yeri bulmak için yüksek bir yerlere çıkıp kenti gözlerimizle taradık ve klibi izledik sonra müzakere ettik sonra yeniden klibi izledik…


-Mostraumen civarları-

    Unesco’nun Dünya Kültürel Mirası Listesi’ndeki Bergen Bryggen
Evleri’nin
atmosferi aşırı güzel zaten. Fløyen Tepesi’ne fünikülerle çıktık ama yürüyerek indik (birazcık yorulduk ama değerdi) tepedeki keçiler çok minnoş. Bryggens Museum’da 2. kattaki fotoğraf bölümünü özellikle çok sevdim. Maritime Museum- University of Bergen (Natural History& Cultural History Museum), üçü de dip dibe ve yarım günden biraz fazla zaman yetiyor bence. Fantoft Stave Kilisesi’nin kapısına kadar gittik; ama korona önlemleri aşırı azalmışken, her yer açıkken ve artık kimse maske bile takmazken bilin bakalım kilise neden kapalıydı ve içeri giremedik? Ama yine de dışardan da çok büyüleyiciydi. Bergen Limanı’nın dibinde Fish Market kuruluyormuş, ama açmadılar Bergen Çorbası içemedik. Rosenkrantz Tower‘da tadilat gibi bir şey vardı dışından bile bakamadık. 3 saatlik, yaş ortalaması epey yüksek olan harika bir fjord turuna çıktık, Bergen’de başlayıp Mostraumen’de biten. Bunu önceden ayarlamıştık ama sanırım o anda da bilet alınabiliyor. Bir sürü tur ve şirket var biz Bergen Kart’a indirim koşulu sunan Rødne’yi tercih ettik, öneririm.

    Umarım yakın gelecekte hepimiz çok güzel yerlere gidip çok çok daha güzel anılar biriktirebiliriz:)

Bunlar da hoşunuza gidebilir:

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir