Gönül isterdi ki bu sürede buraya farklı farklı şehirler hakkında yazılar yazayım, çok güzel anılar kalsın… Ekim 2019’da elde ettiğimiz bir iş fırsatı sayesinde pılımızı pırtımızı toplayıp Oslo’ya gelirken, onlarca Avrupa şehrini ve Norveç’in çok büyük kısmını ilk bir yıl içinde tamamlamayı planlamıştık. (İleriye dönüp pek çok şeyi detaylı planlamamıştık ama sağlam bir seyahat planımız vardı:) Ta ki Oslo’da 5. ayımız dolmadan korona hayatımıza sızmaya başlayana kadar. Sonrası, ayarlanıp iptal edilen oteller, açığa alınıp alınıp duran uçak biletleri, seyahat sigortası şirketleri ile yazışmalar… TAM BİR BELİRSİZLİK! Ajandalarına sarılıp uyuyan, to-do-list’ler ile motivasyon dansları yapan, bir şeyleri planlamadan nefes alamayan bir Eda için inanılmaz sancılı bir süreç. Adaptasyon sürecini belirsizlik dumanı içinde yaşamak ve istediğin yere istediğin an gidememek:(
Bu arada, Norveç’te tanıştığım Türkiyeli insanlarda pek fazla tanık olduğumu söyleyemem ama bizim kültürümüzden vıcık vıcık fışkıran şu gurbetçi edebiyatı beni çok kızdırıyor. Bunun gerçekten kültürle alakalı olduğunu düşünüyorum hep böyle bir hasret draması, mağdurluk, hüzün… Her iki taraf için de konuşuyorum. ‘Oy çalışmak için gurbetteyiz ama vatan hasreti, iskender, baklava, kebap, üüğğ gurbet çok zor!’.. takımına ayrı gıcık oluyorum, bununla ilgili sayfalarca yazabilirim ama şimdi yazmayacağım ☺. Bulunduğunuz ülke sizi zincirle ya da kelepçeyle bağlamıyorsa geri dönmek hiç zor değil, buyrunuz dönünüz, ‘gül’ gibi yaşayınız kendi memleketinizde. ‘Ay yurtdışında yaşanmaz’ teması da beni ayrı delirtiyor. Özetle, bu tarz kişisel tercihleri genelgeçer kanaat önderi gibi paylaşmak beni delirtiyor. Herkesin hayattan beklentisi farklıdır. Her şeyin zorlukları ve kolaylıkları vardır. Ben, herhangi bi gurbet yaşamıyorum, ailem ve arkadaşlarım dışında ülkeye dair özlediğim tek bir şey bile olmadı şu ana dek. Daha ziyade dünyanın her yerinde yaşayabilme yeteneğine sahip biri olmak istiyorum ve bunun için çalışıyorum.
Aklıma başka bir şey geldi ve bir anda konuyu çok dağıttım:D: ne diyordum: Evet seyahat edemedik, hatta evden pek çıkamadık, binbir hevesle açtığım bu seyahat sekşınına hiçbir şey yazamadım; ama Oslo’ya taşındıktan sonraki şu 1.5 sene içinde, şu kaosta bile, 4-5 kere Türkiye’ye gidip ailemizi ve arkadaşlarımızı canlı canlı görebildik. Defalarca ağzımıza burnumuza çubuk sokuldu, uçak biletimiz son dakika iptal oldu, iptal olma stresi yaşattı… Korona canavarı olmasaydı (TM’ci olduğum için hala canavar, mikrop, pislik falan diye bahsediyorum kendisinden) daha çok gidebilecektik, sevdiklerimiz de gelebilecekti ve çok daha fazla vakit geçirebilecektik. Böyle hiç beklenmedik bin yılda olan bir durum oldu ve bunu değiştiremiyoruz. Ama nefes aldığımız sürece biz değişeceğiz, dönüşeceğiz. Belki minik minik olacak belki kocaman kocaman. Ve belki ancak yıllar sonra geriye dönüp baktığımızda bizi nerelere götürmüş olduğunu idrak edebileceğiz. 2 sene önce emek verip planladığım bir şeyler pat diye iptal olsa ve yanına ruhsuz bir punto ile “cancelled” yazsalar, çıldırıp büyük tepkiler verip sonra yıkılırdım. Ama şimdi derin bir nefes alıp sakince yeniden plan yapmaya çalışıyorum, biraz daha revize edilebilir ve flu planlar. Hep birlikte olumlama yapıp kurallara uyarsak ve aşı olabilirsek eğer, her şey düzelecek. Yeniden plan yapabilceğiz, seyahat edebilceğiz. Malum uzun süredir uçaklar var, haberleşme teknolojileri de çok gelişti ve inanamayacağımız kadar gelişecek de dram yaratmayalım ve sağlıklı kalmaya çalışalım:)
Evet Patisu seç bakalım nereye seyahat planlayalım önümüzdeki dönem?!