Öncelikle geçtiğimiz aylarda 4. ölüm yıldönümü (bu lafı da hiç sevmiyorum) olan Engin Geçtan’ı saygı,sevgi ve minnetle anarım. Kitaplarından ikisini (İnsan Olmak, Hayat) üst üste okumuş bulunmaktayım. İki kitabın da, ortalama iki yılda bir, tekrar okunması gerektiğini düşünüyorum, malum çok ama çok çabuk unutuyoruz, her şeyi:)
Kitapların altını çizerek okumak zorunda olduğumu ilk sayfalarda hemen farkettim ve bitirdiğimde kitaplar bakkal defteri gibi olmuştu, onlara pek iyi davranamadım. Uzun uzun yazabileceğim pek bir şey bulamıyorum ilk kez; ama yine de ‘söz uçup yazı kalacağımdan’ mutlaka buraya not düşmek isterim ki, bence bu kitapları okuyup ufku en az 1.5 katına çıkmamış, farkındalık kazanmamış bir insan evladına rastlamak zordur. Kaç yıl geçmiş yayınlanalı ve kitaplardaki tespitler hala geçerli, hiç eskimemişler. Her şeyin çılgınlar gibi bir hızla değiştiği bu dünyada inanılmaz.
Bir gün diktatör olduğumda (!) İnsan Olmak kitabındaki, anne- baba olmak ve çocuk sahibi olmakla ilgili bölümü okuyup ilgili sınavları geçip ehliyet almak, ülkeme bebek getirmek isteyen herkes için bir zorunluluk olacak. Diğer planlarımdan da bahsetmeden altını çizdiğim yerlerden bir kısmını, olur da birileri okur diye, buraya bırakıyorum.
Sevgilerimle, iyi Mayıs’lar dilerim herkese.
” …aslında, görünürdeki nedenler farklı olsa da, anne ya da babanın çocuğu kabul edilmemesinin temelinde, ana-babalığı benimseyebilecekleri bir duygusal olgunluk düzeyine ulaşamamış oldukları gerçeği yatar. bu ana-babalar, çocuklarında gözlemledikleri sorunlardan yine çocuklarını sorumlu tutarlar. oysa, ana-baba ve çocuk ardındaki sorunların başlangıç noktası her zaman ana-babadır.”