Güzeldi, epey sevdim:) Kitabı bitirdikten hemen sonra, İngilizcenin En Kapsamlı İlk Sözlüğünün Hazırlanışının Çılgın Hikayesi’nin “The Professor and the Madman” isimli Mel Gibson ve Sean Penn başrollü bir filmi olduğunu da öğrendim. Aslında Simon Winchester’ın kitabı 1988 yılında yazdığını filmin sonradan çekildiğini keşfetmem de çok zamanımı almadı:)
Kitabın başlarında, 92 doğumlu beynim, dünyanın en kapsamlı ingilizce sözlüğünü sıfırdan hazırlamanın ne kadar zor olabileceğini idrak edemedi, çünkü 1850’li yıllardaki teknolojisiz ortamı hayal bile edemiyordum. “Bir sözlük yazmak ne kadar zor olabilir ki yıaa?” diye düşündüm maalesef. Sonra okudukça anladım ki yapılması amaçlanan iş sadece sözcüklerin harf sırasına göre sıraya dizilmesi değil. Dildeki tüm sözcüklerin kökleri, anlamları ve tarihçeleriyle tasnifi, örnek cümleler… Ve internet yok:d Bu boyuttaki bir projenin uzuuun zaman alacağı malumunuz.
Her bölüm başı için bir kelime seçilmiş, kelimenin okunuşu, kökeni, anlamı gibi açıklanıyor ve seçilen kelimeler epey manidar (bknz mysterious, murder, polymath, lunatic, sesqulpedalian, elephant, bedlam, catchword, poor…) Kısa keselim, sözlüğün hazırlığı için Dr. James Murray’nin önderliğindeki komite belirli kelimele bazında alıntı ve tanım toplarken zaman içinde çalışma yöntemi ve şevkiyle bir gönüllü öne çıkar. Bu gönüllü, (hayat hikayesinden gerçek anlamda etkindiğim) Amerikan İç Savaşı gazisi, emekli doktor& asker, işlediği cinayet sebebiyle ömrünün 3’te 2’sini akıl hastanesinde geçiren, “paranoya eğilimli erken bunama” tanısı konan William Chester Minor idi. Minor, yaşamının çoğunda toplumdan uzak bir odada/hücrede yaşamak zorunda kalmıştı. George Merret’i bir hata sonucu (mu demeliyim acaba, ya da savaşın etkisini üzerinden atamadığı için birinin ölümüne sebep olan mı demeliyim tartışılır…) öldürene dek 38 yıllık yaşamının çoğunu dışarda geçirmişti. Geriye kalan 48 yıllık ömrünün ise 47 senesini devlet tımarhanelerindeki tek kişilik hücresinde yaşamıştı.
Hikaye, dünyanın en görkemli sözlüğü hazırlanırken tek başına dev katkıda bulunan Amerikalı bir askerin üzücü hayat hikayesini anlatıyor bence en çok, ya da beni en çok oradan etkiledi. Bence etkileyici ve çok kolay okunan bir kitaptı bir an olsun boğmadı, yormadı. Dr. Minor’un hikayesini bir kenara bırakıp sözlük yazımı projesinin ta kendisinin de ilgimi çok çektiğini belirtmeliyim. S.142’den altını çizdiğim bir alıntıyla bitirip okumanız için tavsiyelerimi sunarım efendim:)
“Sözcükleri tanımlamak çok zorlu ve ilginç bir sanattır. Kesin kuralları vardır – bir sözcük (örneğin isim) önce ait olduğu sınıfa (memeli, dört ayaklı) gçre tanımlanır, sonra da o sınıfın diğer üyeleriyle arasındaki farklılıklar (büyükbaş,dişi) yazılır. Tanım sözcüğün ne olmadığını değil ne olduğunu açıklamak zorundadır. Bir sözcüğün birden fazla tanımı varsa hepsi teker teker sıralanmalıdır. Ve bir tanımın içinde kullanılan sözcüklerin tümünün sözlükte yer alması gerekir.Bir okur hiçbir zaman bir sözlükte, anlamını o sözlükte bulamayacağı bir sözcükle karşılaşmamalıdır…”