Hakan Günday’ın okuduğum 2. kitabıydı, yıllar yıllar önce Daha’yı okumuştum. Aşırı sürükleyici olduğu için sadece öğle molalarımda okuyarak 3-4 gün içinde kitabı  bitirdim; ama sanırım yazarın ilk bu kitabını okusaydım ikinci bir kitabını satın almak konusunda pek de hevesli olmazdım. (İyi ki böyle olmamış:)

    Akıcılıktan, sürükleyicilikten çıldıran bu romanın baş karakterleri Derda, Derdâ ve sonlarda birazcık Oğuz Atay. Çocuk gelin,şeriat,istihbarat,İngiltere güzellemeleri,tarikatlar,uyuşturucu ticareti,cemaatler,şıhlar ve onların sağ kolları, bol bol şiddet (çocuk şiddeti, psikolojik şiddet, cinsel şiddet…). Öeeh! Belki de bu kadar dramı artık kaldıramadığım için, kotam dolduğu için 2 kez neredeyse yarıda bırakıyordum kitabı. Bazı bölümler özellikle bünyeme çok sert ve son derece rahatsız edici geldi. Kitabı bırakmadım sonuna kadar okudum ve bir de ne göreyim, çok zorlama bir romantizm ve kapanış… Sevemedim sonunu.(Oğuz Atay kısmını da sevemedim, yazarın neden böyle bir şey yapdığını anlayamadım:))

    Ayrıca romanın akışında o kadar çok tesadüf var ki hikayenin gerçekçiliği bir nebze uçup gidiyor bence. Ama yine de tam gitmemiş ki bana kitabı sonuna kadar okutturan bir şeyler her sayfada vardı:D Ben hayatımda ne bir filmde ne bir dizide bu denli abartılı tesadüf görmedim, bu kadar sık “Eeh be, yok artık!” demedim sanırım. Tesadüfler silsilesi, tesadüfler delirmesi…

    Vakit kaybıydı kesinlikle diyemem, öyle düşünsem bitirmezdim ama sanırım Hakan Günday’ın en iyi kitaplarından biri değildi. Emeğine sağlık diyor ve Goodreads’te puanımı güncelliyorum.





Bunlar da hoşunuza gidebilir:

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir