Herkesin Milano’yu muhakkak İtalya’nın diğer şehirleriyle kıyaslamış olmasına bir türlü anlam verememekle birlikte bu şehirde eeen çok yemyeşil ağaçlarla dolu balkonları evlerin çatıların tepesinde yasayan koskocaman ağaçları sevdim. Turistik bölgeler, katedraller yok efendim alışveriş, ciks markalar, moda gibi şeyler ilgi alanıma pek girmiyor, neyse ki şehir bunlardan ibaret değil, ben daha çok gelatolardan, güzel binalardan, dev manolya ağaçlarından ve yeşil balkonlardan bahsetmeyi seçeceğim.

Bize günlük minimum 30 bin adıma mal olsa da tüm şehri yürüyerek gezdik, toplu taşıma neredeyse hiç kullanmadık, gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim ki balkonu/ çatısı ağaç ya da kocaman bitkilerle dolup taşmayan ev yok denecek kadar az. Balkonuna çatısına kapısına ağaç bitki dikmeyenden x5 vergi alınıyor vs. seklinde çeşitli spekülasyonlarda bulunup durduk 3 gün boyunca. Belediye 2030 yılına kadar 3 milyon ağaç dikmeyi planlıyormuş, yeşil alanların artmasının hem şehirdeki hava kalitesine hem de şehrin nemli iklimine faydası olacağı değerlendiriliyormuş. Yeşil, sürdürülebilir şehir projesi kapsamında, 12 yıl boyunca her yıl 25.000 yeni ağaç dikilecekmiş ve bundan şehir parkları, okul bahçeleri, özel bahçeler, otoparklar, düz çatılar ve özetle ağacın yasayabileceği her yer nasibini alacakmış. Gerçekten harika bir hedef. Tam aksi olan şehirlerimizde de benzer projeler olması dileklerimle…

Milano’daki 3 günümüzde hem turist görevlerimizi yerine getirdik hem de mahallî birey gibi takılmaya vaktimiz kaldı. Genel olarak, diğer Avrupa şehirlerine kıyasla insanlar gözle görülür şekilde şık! Aynı anda bir ülkenin hem finans hem moda başkenti oluyorsunuz ve yetmiyor bir de sürdürülebilir yeşil şehir oluyorsunuz, gerçekten bravo!

Çok büyük bir şehir olmadığı için temel turistik sorumlulukları yerine getirmek 1-1.5 günlük mesele diye düşünüyorum. Ama tabi ki de biletleri önceden almak gerekiyor. Santa Maria delle Grazie Kilisesi’nin her milimini dolaştık, mum bile yaktım ama Vinci’nin “Son Akşam Yemeği” resmini göremedik, Pazar günü yemekhane kapalı olduğu için göremedik gerçi ama carpe diem yaşamayı tercih eden çılgın gezginler olduğumuz için zaten önceden bilet de almamıştık, bu üzücü bir andı.

Milano’nun daha ‘merkezi’ kısmını, Piazza del Duomo nun etrafı gibi düşünebiliriz sanırım, bu bolgeye çok bayılmadım biraz kaotik, kalabalık buldum. Galleria Vittorio Emanuele, dünyanın en eski alışveriş merkezlerinden biri imiş, tahmin edilebileceği üzere içinde ünlü mağazalar, turistik restoranlar, kafeler var, e güzel bir yapı, kalabalığı yok edip fotoğraf çekinilebilir😊. Pinacoteca di Brera, müze gezme modundaysanız bence ilk seçimlerden biri olmalı. En çok ziyaret edilen İtalyan devlet müzesiymiş, içinde Raphael’in, Caravaggio’un eserleri,Ulusal Kütüphanesi, Brera Gözlemevi, Botanik Bahçesi, Lombardia Bilim ve Edebiyat Enstitüsü bulunuyor ve avlusu da çok hoş bir atmosfer. Büyüklü küçüklü tüm şehir parklarında yürüdük desem yalan olmaz. Parco Sempione, taaa 1890larda İngiliz bahçeleri tarzında tasarlanan büyük şehir parkı içinde Castello Sforzesco, özetle kale bulunmakta, içine girip bakamadık çünkü Pazar günü… Şehrin en eski bahçelerinden biri de Giardini della Guastalla, yani Guastalla bahçeleri, çok huzurlu çok güzel bir park ama sinekler de ayni düşüncedeler.

Brera Bölgesi, Pinacoteca di Brera başta olmak üzere çok güzel kültür sanat mekânları bu bölgede, dahası yeme içme konusunda da çok seçenek var.

Navigli Bölgesi, Sanırım su kanallarının bulunması bölgeyi barlar ve aperitivo mekânları acısından popular kılmış, ama üzülerek söylüyorum ki sinek vardı.

Simdi biraz da pasta, pizza, spaghetti, gelato, aperol, ossobuco, pizza, bruschetta, risotto…

🍝Gnulot, Milano’da ilk pastamızı yediğimiz yerdi, otelimize yakın olduğu için ve aşırı acıktığımız için seçtik, biraz el yapımı butik bir yer olduğundan vitrinden seçiminizi yapmanız bekleniyor sonra porsiyon tartılıp istediğiniz sosla servis ediliyor. Puanım 6/10

🍕🍕🍕Piz, en beklemediğim yerde hayatimin en iyi pizzalarından birini yedim, Napoli falan hikâye yani, öyle harika bir hamurdu, laga luga yapmadan 2 çeşit pizza yapıyorlar, sanırım lokasyonunun Duomo’nun yakınlarında olmasından kaynaklı mekân iyi bir pizza yiyecekmişsiniz hissini pek vermiyor, ama gerçekten çok güzeldi. 9/10

🍦🍦🍦Gelato Fatto Con Amore, ve gerçekten mükemmel bir gelato puanım 10/10, keşke burada çalışıp dondurma yapsam hayatim boyunca dedim, her gün yolumuzu buraya düşürmek istedim. Milano’daki en iyi gelatocu burasıdır, bilgilerinize arz ederim.

🍦🍦 Pavé – Gelati&Granite, mükemmelin bir tik altı süperdi, bin sene sonra da Mılanda lavantalı dondurma yediğim yer olarak hatırlayacağım seni😊

🍦🍦 Mancuso Gelati Italiani 1920, asla kotu diyemem ama biraz gelato şımarıklığı yasadığım için buraya 6/10 veriyorum.

🍝🍝Miscusi, gerçekten de sevimli, seker bir zincir, fiyat performans olarak değerlendirdiğinizde harika bir seçenek bence ve şehrin birçok farklı noktasında bulunuyor. Her gün ama her gün makarna yiyebilirim, asla of demem😁

🍝Vetusta Insigna, Navigli Bölgesinde tamı tamına kanalın dibinde geniş bir menusu bulunan mekânı sevmedim desem haksızlık olabilir, Ossobuco safranlı risotto ve deniz ürünlü pasta gayet lezzetliydi ama mekanda güvenilir olmayan bir turistik olma havası vardı, 6/10 ile uğurluyorum.

Osteria Fiorentina, yine Navigli Bölgesinde, buraya gitmek çok istedik tam lokal restorandı, ama saatlerimiz uyuşmadı, bir daha ki sefere, inşallah siz gidin güzel yemekler yiyin diye buraya yazıyorum.

🍝🍝Pasto – Laboratorio di pasta con cucina, açıkçası burada 20 dakika kadar kapıda sıra bekledik hava 40 dereceydi, restoranın içi de 39 dereceydi. Puanları şişirme mi, gerçekten güzel mi,  bilerek mi sıra olmasını istiyorlar kapıda, çakallar mi neler oluyor anlayamadım spagettimizi gömüp sıcaktan ölmeden kendimizi daha serin bir yere atabildik, gerçekten insan bi pervane bi vantilatör falan koyar dükkânına yahu

🍸🍸🍸Namascè, gerçekten çok tatlı bir kokteyl barı, yüksek müzik yok, içecekler makul ve lezzetli, aşırı kalabalık yok. Yine Milan a gitsem buraya tekrar giderim 8/10

Starbucks Reserve Roastery  İçinde kahve ile dolu bir silo var, kahveler buradan mekanizma ile çekilip otomatik bir sistem ile el değmeden paketleniyor, insanlar fotoğrafını çekiyor, eski Milano Postane binasına yapmışlar sanırım ve bu yüzden binanın iç dizaynı çok güzel, kapıda güvenlikler, ciks kahveler ve tabi ki bir de alışveriş bölümü var. Yani oraya kadar gitmişken vaktimiz de olduğu için gittik ama bence gidilmeyebilirdi de, yerel dedelerin espresso içtiği bir kahvecide oturmayı tercih ederim açıkçası. Tuvaletler iyiydi. İçerde bulunduğumuz surede, tüm Milano’da hatta İtalya’da duymadığımız kadar çok Türkçe duyduk…

Yazmayı unuttuğum, atladığım bazı güzel detaylardan özür dilerim, Milano’ya grazie, yine görüşürüz belki.

Bunlar da hoşunuza gidebilir:

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir