Doppler’i ve kitabın devamı olan Bildiğiniz Dünya’nın Sonu‘nu İstiklal Caddesi’ndeki Yapı Kredi’den satın almıştım, eski iş yerim İstiklal’deydi zira. (Sonradan öğrendim ki Bildiğiniz Dünyanın Sonu, aslında serinin üçüncü kitabıymış YKY, henüz ikinci kitabın çevirisini yayımlamadan bunu yayımlamış:) Hayatımda ne bir Norveç’li yazar ne de Norveç’te geçen bir kitap okumadan, Norveç’e taşınıyor olmanın verdiği eziklikle hızlıca kasaya gidip ödeme yaptığımı çok iyi hatırlıyorum.


Kitap, evini barkını, çoluğunu çocuğunu, işini gücünü kısacası her şeyi bırakıp ormana yerleşen Andreas Doppler’in hikayesini anlatıyor. İki kitap boyunca sık sık sinirlerimi bozan Doppler, minicik bir geyiğin annesini öldürüp geyikle birlikte ilkel bir yaşama başlıyor. Sürekli sorumluluk almayı reddediyor, çocuklarını asla düşünmüyor ve takas ekonomisi ile yaşıyor. İkinci kitabın (pardon üçüncü oluyor bu durumda) başlarında da bir ailesi olduğunu hatırlıyor, geri dönüp eski sosyal hayatına yeniden adapte olmaya çalışıyor. Spoiler vermeden bu kadar bahsedebileceğim:) 


Aşırı sorumluluk sahibi ve inek bir birey olarak Andreas Doppler’i pek sevmedim ama; kitabın akıcılığı ve samimi dili kesinlikle okunmayı hakediyor. Bence Doppler’de karakterin ormanda kendini ve başarı kavramını sorgulaması, modern dünyayı ve özel mülkiyeti eleştirmesi bölümleri güzeldi. Ama Bildiğiniz Dünyanın Sonu’nda biraz kendini bulamayıp delirdi. Kesinlikle serinin ilki olan Doppler daha iyiydi. Ya da ikinci kitabı okumadan, üçüncüyü okuduğum için böyle düşündüm.


Kitabın yazarı Erlend Frank Loe Oslo’da yaşıyormuş ve kitap yazmaya başlamadan önce psikiyatri alanında çalışıyormuş.(Kendisini biraz stalkladım, sokakta görme ihtimalime karşılık) Bence kesinlikle iyi biri ve kesinlikle iki kitap da okunmaya değer…



Bunlar da hoşunuza gidebilir:

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir