In Bruges, bence hem bir çok konunun üstesinden gelen çok başarılı bir film hem de Emre ile benim uzun zamandır izlediğimiz en iyi film. Bu yüzden bu spoiler’sız iki satırı buraya yazıyorum; belki siz de seversiniz, ya da sevmişsinizdir ya da hiç sevmezsiniz:) Film bittikten sonra bizim suratımızdaki “oh be nihayet güzel bir film izledik” gülümsemesi yaklaşık yarım saat hiç bozulmadan kaldı. Öncelikle filmin müzikleri çok güzel, zaten bence iyi bir film olacaksan müziklerinin kötü olma şansı yok! 

Patronları Harry tarafından kısa bir süreliğine Bruges’e yollanan iki kiralık katilin hikayesi anlatıyor kısaca. (Aslında kısacası filan yok sanırım, kısaca bir şeyler yazmaya çalışmak bu filme düpedüz haksızlık olur.) Bu iki kiralık katil, Ken (Brendan Gleeson) ve Ray (aslen Colin Farrell) yaklaşık iki hafta boyunca Brugge’de turist gibi takılacak, dikkat çekmeyecek ve patrondan gelecek komutu bekleyeceklerdir. Yaşlı katil (Ken, en sevdiğim karakterdi) kenti çok severken genç olan nefret ediyor ve film boyunca buradan kurtulacağı anı bekliyor. Başlarda neden buraya gönderildiklerini anlamıyorsunuz ama bir süre sonra olaylar olaylar… Filmin hiçbir dakikası zaman kaybı değil, bence mutlaka izleyin. IMDB’nin verdiği puanı da biraz düşük buldum açıkcası.


   Irkçı cüce Jimmy, otel ortağı Marie, uyuşturucu satıcısı Chloe, bozuk paralar, kulenin bekçisi olan antipatik adam, obez Amerikalı aile, kulenin dar merdivenleri vee onurlu bir son…



  Bruges’e gittiğimde mutlaka aklıma bu film gelecek ve tüm kenti suratıma yapıştırdığım “oh be nihayet güzel bir film izledik” gülümsemesi ile gezeceğim.

Bunlar da hoşunuza gidebilir:

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir