EdaSadece 6 bölümden oluşan minik, sürükleyici ve bence yakın geleceğe ilişkin tespitlerinde son derece gerçekçi bir distopya yaratan İngiliz dizisi.
Her şeyi gün be gün nasıl mahvettiğimizi ve yakın gelecekte başımıza gelecek muhtemel felaketleri Lyons Ailesi üzerinden yıl be yıl izlerken hiç de “Ay yok artık, bu kadarı da fazla, abartmışlar!” diyemedim. Tam da bu gününümüzden başlayıp 2034 yılında sona eriyor minik dizi.(inanılmaz yakın gelecek olduğunu için bir tık daha ürkütücü-_-)
Gelecek, Trump’ın yeniden seçilmesi:P ve Çin yakınlarında patlayan atom bombası ile başlıyor. Sonrasında da son derece öngörülebilir olmak üzere ekonomik krizler, nükleer felaketler, küresel ısınmanın sonuçlarının hayatımıza bizzat etki etmeye başlaması, mültecilerin durumu, muhafazakar sağ partilerin dünyayı sürüklediği yer ve teknolojinin korkunç ötesi bir noktaya gelmesi konusunda can alıcı sahnelerle devam ediyor.
Bedenleri deniz kıyısına vuran mülteciler, mültecileri kullanarak onlar üzerinden iğrenç siyaset yapan politikacılar, bu politikacıları neden desteklediğini bile açıklayamayan/bilmeyen coşkulu güruh, can çekişen bankalar, bir gecede biten hayatlar, en minik bir farklı sesin karşılaştığı baskı ve sindirmeler zaten tüm dünyada açık açık şahit olduğumuz, içinde bulunduğumuz yer yer bir parçası olduğumuz bir manzara. Burdan yola çıkarak dizide anlatılan gelecek günlerimiz/yıllarımız son derece tutarlı, tahmin edilebilir bence ve en korkuncu olan da bu zaten. Üzerime dev bir öküz gibi oturan asıl nokta, teknolojinin 5-10 yıl içinde gelebileceği durum. Biyolojik varlığından kurtulup “trans human” olan (gözüyle fotoğraf çekebilen, avucunun içindeki tuşlardan arama yapabilen, mail atabilen bireyler), bedenin öldükten sonra sonsuza dek bir bilgisayar ağında yaşama ihtimali… Not:Ben Black Mirror izlemeyi pek sevmiyorum ama bu diziyi toplumsal olayları daha çok ele aldığı ve daha gerçekçi olduğunu düşündüğüm için sevdim. Çok kısa zaten, yakında başımıza geleceklerin ön gösterimi niteliğinde izleyin bence:D
