Polonya’yı severiz, Erasmus ulkemizdir Oslo’dan ulaşım sık, zahmetsiz ve düşük maliyetlidir, hamur işi sevenler için yeryüzündeki cennetlerden biridir, ülkede yeme-içme-ulaşım fiyatları oldukça makuldür. 2022 senesine Krakow’da giriş yapmıştık, ve hiç de kötü bir sene değildi, ilk kez Kuzey Işıklarını gördüğüm, ömrümün her dakikasını beraber geçirmek istediğim birey, canım sevgilim Emre’yle bol bol gezdiğimiz, sevdiğim birini kaybetmediğim, ve çok büyük sağlık problemleri yaşamadığımız, hatta bir de üstüne anneannem, annem ve kız kardeşimle kız kıza Kıbrıs’a gidip tatil yaptığımız bir sene olmuştu.
Ülkenin en eski şehri olan Krakow’u aslında bu sefer yazın ziyaret etmeyi tercih ederdim ama, mukadderat! Yine gıpgri 2 saatlik gündüz olan kara kışın ortasında gittik, ve yine hemen hemen tamamen aynı yerlerde vakit geçirdik, ancaaak bu sefer arkadaşlarımızla! Şehrin Old Town’ı Rynek Główny, Avrupa’nın en büyük ortaçağ meydanlarından biriymiş, ortamda her bina sanki bir sanat eseri. Alanın tam göbeğinde yer alan Sukiennice Cloth Hall‘da eskiden baharat, deri, ipek gibi ürünler satılırmış, çünkü Krakow bir zamanlar önemli bir ticaret merkeziymiş ve ticaretin de büyük bir kısmı burada dönüyormuş, şimdi ise içerisi magnet ve hediyelik eşya diyarı. Krakow’un ikonik yerlerinden biri yine ana meydandaki St. Mary’s Basilica‘sı biz bu sefer içeri girmeye çalışmadık, ama geçen sefer Emreyle şansımızı denemiştik ve ‘bağış yapacak’ birkaç cash Zloti’ miz olmadığından kafamızı kapıdan çok az sokup etrafa göz atabilmiştik sadece. Şehirdeki bir diğer önemli turist aktivitesi Polonya Kraliyetinin ikametgahı ve günümüzün müzesi, sanat galerisi Wawel Kalesi, bizimki minik bir hafta sonu etkinliği olduğu için her noktasını keşfedemedik, ama kale o kadar büyük ve gezip görülecek o kadar çok yer var ki içine kafe, tuvalet vs. de mevcut. Rivayet oymuş ki günlerden bir gün Hinduizm Tanrısı Shiva, 7 tane taşı dünyamıza savurmuş (enerji versin diye ve taşlardan birisi Wawel Kalesine düşmüş (diğerleri de Mekke, Delphi, Roma…) Polonya efsanelerinde de atıf yapıldığı üzere bu taşın şapelin tam altında olduğuna inanılıyormuş. Hava kapalı, karanlık ve sisli puslu olduğundan biz 4ümüz de oy birliği ile kaleden şehir manzarasını pek de mükemmel olarak değerlendiremedik, ama güzel güneşli ve yeşil havalarda eminim daha güzeldir.
Bence bir diğer önemli ziyaret edilmesi gereken yer, Kazimierz! Tüm Polonya’nın en eski ve en önemli Yahudi yerleşim bölgelerinden biri olarak anılıyor, mahallenin neredeyse her köşesinde bir detay/hikaye anlatan rehberler görüyorsunuz. 14. yy’da Kral Kazimierz tarafından kurulmuş bu mahalle, sonra malumunuz Nazilerin baskıları, Holokost nedeniyle mahalledeki Yahudi nüfusu büyük ölçüde azalmış. Taa ortaçağdan 2024 yılına uzanan mahallenin kendine özgü atmosferi, sinagoglar, meydanlar ve dar sokaklar çok güzel bence. ”The Pianist”ın bir kısmı burada çekilmiş, ve Spielberg’in “Schindler’in Listesi” filmine ilham kaynağı olan Oskar Schindler’in fabrikası da şehirdeki önemli ziyaret noktalarından biri haline gelmiş. Ve konusu gelmişken, Avrupa tarihinin en insanlık dışı yerlerinden biri olan Auschwitz, Krakow’a çok az uzaklıkta mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yer bence, ama itiraf etmeliyim ki birazcık okuduktan sonra ben o cesareti henüz kendimde bulamadım.
Polonya sınırları içindeyseniz öğünlerden en az biri ‘pierogi’ olmalıdır kanaatindeyim, bence risksiz bir otantik yemek seçimidir, sizi üzme ihtimali de düşüktür. Şehirde pierogi yenebilecek bir çok lokal restoran var, ama biz bu seferlik bir taneye gittik diğerlerini deneme fırsatımız olmadığından Krakow için kıyas yapamıyorum. ”Pierogarnia Krakowiacy” en popüler yerlerden ve meydana inanılmaz yakın olan minimum 2 şubesi var. Hava ölümcül soğuk değilse, sokakta ayakta durarak ”zapikanka” yenmelidir, bence bu da risksiz bir sokak lezzetidir. Pijalnia Wódki I Piwa, Polonya’nın birçok şehrinde (en azından benim bulunduklarımda) şubesi olan bar/pub, biz her Polonya ziyaretinde minimum 1 kez uğrayıp kendi yaptıkları limonlu vodkadan içmiş bulunuruz, bu sefer de bu ritüel devam etti. Ek olarak, Kinki Ramen tamamen tesadüfen araştırmadan girdiğimiz bir ramenciydi ve tam bir şanstı, gerçekten 8/10 veriyorum. Ek olarak, Polonya Krakow- Asya mutfağı bu yazı nereye gidiyor, bu konu ne alaka ama konusu gelmişken yazmak isterim ki hayatımdaki ilk hotpot deneyimini yaşadığım şehir de Krakow’dur, mekan da Urara Sushi& Shabu Shabu & Hot Pot, bu da bir öneridir. Herbaciarnia Czajownia, zibilyon çesit dünyanın dört bir yanından çay bulup deneyebileceğiniz sakin bir çaycı, Yahudi Mahallesinin göbeğindeydi ama bir tık dışına taşınmış yine de yakın, tamamen tesadüfen keşfettik burayı da. Pożegnanie z Afryką, da yine binbir çeşit kahve bulabileceğiniz, ne içeceğinize karar verirken epey vakit harcayacağınız Old Town’ın dibinde minik bir kahveci.
Yazı yine beklediğimden uzun oluverdi… Eğer buraya kadar okuduysanız çok teşekkür eder, dünyanın en güzel yerlerine, en sevdiklerinizle, ve sağlıkla sık sık seyahat etmenizi dilerim.