Artık kış insanı olduğumuz ve Oslo’da DEV soğuklar yaşadığımız için kara kışın bir haftasonunda gözümüzü kırpmadan pat diye gittik Varşova’ya. Sokaklarda dolaşırken üşüdük mü? Çok. Ama beynimiz ve bedenimiz artık soğuğu kabul ettiği için çok mutluyduk, güle oynaya gezdik, yedik, içtik ve döndük:)


Polonya tarih boyunca neredeyse tüm komşuları tarafından en az birer kez işgal edildiğinden, tüm Varşova’yı UNESCO korumasında yeniden inşa etmek zorunda kalmışlar. Yer yer bazı binalar yeniden hızlıca inşa edildiğini hissettirse de özellikle Old Town bölümünü aynı eskisi gibi yapmışlar.


Varşova, Oslo’ya nazaran inanılmaz ucuz. (Seviliyorsun Zloti😍) (1 PLN yaklaşık 1.55 TL ve 2.33 NOK)  Ancak, Varşova’da iletişim kurduğumuz hiçbir Polonyalı birey bir Oslo insanı kadar iyi İngilizce konuşamıyordu. Ama olsundu, sadece dikkatimizi çeken bir detay olarak yazdım:)


Bir haftasonuna sığdırmaya çalıştığımız Varşova’da, ilk gittiğimiz yer tabi ki Łazienki Park oldu. Kocaman göller, dede ağaçlar ve inanılmaz güzel ama küstah sincaplar, değişik kuş ve ördekimsi canlılarla dolu harika bir park ve şehir merkezinden yürüyerek gidilebiliyor.


Şehrin dört bir köşesine ilmek ilmek Chopin işlemişler. Havaalanından tut sokaktaki heykeline, heykelinden tut banklara kadar Chopin dinlemeye bir tık uzaktasınız. Ama biz tabi ki buralara kadar gelmişken Fryderyk Chopin Müzesi‘ne de gitmeden edemedik.  Burada Chopin’in bebekliğinden öldüğü ana kadar hayatı hakkında görsel ve işitsel detaylı bilgi edinebilir, piyanolarını ve çalışmalarını görebilir ve eserlerini dinleyebilirsiniz. Chopin hakkında akla gelebilecek her şeyi bu 3 katlı müzeye sığdırmışlar. Ellerine emeklerine sağlık.


Şehirdeki en popüler turist meydanı ve en güzel instagram fotoğrafı alanı olan Zamkowy Meydanı, aslında tarihin en kötü en acıklı olaylarına tanıklık etmiş. Ben ilk bakışta buradaki gökyüzüne yakın heykeli çarmıha gerilen İsa sandım😌, fakat bu kişi Kral Sigismund imiş. (ve haçı aslında elinde tutuyormuş) Old Town bölgesine şöyle bir tepeden bakabilmek için dakikalarca merdivenlerde sürünüp (asansör yok) Teras Widokowy isimli bir yere düşük bir ücret ödeyerek ulaştık, fakat buradaki instagram fotoğrafı terörü ve deli rüzgarda yüz felci olma tehlikesi yüzünden saniyeler içinde geri indik. (Gereksiz ve yorucu bir aktiviteydi.)




 Birazcık da yeme-içme işleri hakkında yazacağım, bunun için kocaman bir liste hazırlamıştık, ama tabi ki 3 günde hepsini ziyaret edemedik. Öncelikle şehrin sokaklarında (özellikle Old Town kısmında) elinizi sallasanız sıcak şarapçıya çarpıyor. Acıkınca yakınlarınızdaysa, Hala Koszyki isimli yemek alanı ziyaret edilebilir, bir sürü farklı seçeneği bir arada bulabilirsiniz ve ne yemek istediğinize daha kolay karar verebilirsiniz. Hala Koszyki’de dolanıp dolanıp ramen yemeğe karar verdiyseniz, Arigator Ramen Shop buraya aşırı yakın, minik ve aşırı lezzetli ramen yapan bir yer. (Fiyatlar tabi ki Oslo’ya göre çok bebeksi.) Şehrin dört bir yanına yerel yemekler yapan Restauracja Zapiecek zinciri sarmış ve neredeyse hepsine girebilmek için  bir süre beklemeniz gerekiyor. Neyse ki iki kişicik olduğumuz için bize hemen sıra geldi ve yöresel kıyafetlerle mükemmel hızda servis yapan arkadaşlar sayesinde hayatımın ilk Pierogi‘sini mideye indirdim. (Güzeldi, fakat şahsi kanaatim mantının bu karşılaştırmayı açık ara alacağı yönünde.)  Zapiekanka, bence Polonya’da sabah, akşam, ikindi ya da gece yemeği olarak yenebilen mükemmel bir şey.  Aslında aşırı basit bir tip, kişisel damak zevkinize göre olan ve seçebileceğiniz büyüklükte baget ekmeğinin üzerine kaşar, domates, mantar, çeşitli etler, çeşitli sebzeler, ton balığı… yerleştirilerek fırınlandıktan sonra lüpletilebilen açık tostumsu ya da pizzamsı yemek. Zapiexy Luxusowe zincirlerinden birinde yedim hayatımın ilk zapiekankasını da, başka yapan yerler de vardır elbet.


İyi araştırma yapmış olmamıza rağmen, yanlışlıkla Coctail Bar Max & Dom Whisky isimli bir mekanda bulduk kendimizi. Kocaman bir yer, fakat gelin görün ki menüsü yok, gidip barmene şunu severim bunu severim diyorsun ve kokteylini kafasına göre hazırlayıp veriyor. Bu konsepti sevmediğimizden barmen çocuğun bize layık gördüğü karışımları içip oradan uzaklaştık:( Chmielnik’te ise yemek menüsü de içecek menüsü de mevcut. Fakat burada da menüdeki her şey yok, menüde olan bir şeyi bulup yiyip içebilmek için epey zaman harcadık:( Sonunda, Steam Bar‘a gittik, epey kibar ve şirin bir sahibi var, kokteyllerin hepsini deneyebilecek bünyem olsaydı kesinlikle denemek isterdim. Vee tabi ki Pijalnia Wodki i Piwa‘dan da bahsetmek isterim. Popüler, ucuz ve pis bir yer bence. Yerlere o ünlü limonatalı içkilerinden döküldüğünden her taraf yapış yapıştı. Girip bi görünüp çıkmalık bir yer:)


Yazacaklarım bu kadar tahmin ettiğimden uzun sürdü, sonuna kadar okuduysanız teşekkür ederim, ben yazarken çok keyif aldım:)


Bunlar da hoşunuza gidebilir:

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir