2023′ün ilk hafta sonu seyahati, 2023′ün ilk ayında Riga’ya gerçekleşmiş bulunmaktaydı☺

Uçakta Emre’nin yanInda oturan kişinin fenalaşması sebebiyle kalbimiz ağzımızda bir sekilde 23.00 sularında şehre iniş yaptık. 1,5 saatlik Oslo-Riga yolculuğu zamanın çok daha yavaş aktığı bir dönemdi bu yüzden…

Neredeyse tüm Baltık ülkelerinin başkentlerini ziyaret etmiş bir insan olarak belirtmeliyim ki, soğuk oluyor, iyi giyinmek gerekiyor. Hatta bi ara o kadar rüzgar vardı ki göz kapağım kurudu ve Oslo’ya dönünce bu yüzden ilk kez acile gitmek zorunda kaldım. Riga bana senenin ilk sağlık problemini getirmiş oldu ama yine de yaşasın minik hafta sonu Avrupa şehir turlarI!!!

Kısaca Riga’dan bahsetmek gerekirse, öncelikle şehir, bir nehir
etrafında şekillenmiş, yani çoğu Avrupa şehri gibi💁 Çok kısa mesafelerde güzel çok büyük şehir parkları var, hiç kalabalık değil, gürültü yok. Kesinlikle yürüyerek gezilebilir bir şehir. 2 günlük deneyimime dayanarak genel olarak neredeyse kimsenin İngilizce konuşamadığını/konuşmadığını söyleyebilirim.

Bu minik şehrin tarihi 1200lere kadar uzanıyormuş; şehrin üzerinden birçok savaş geçmiş olmasına rağmen ve farklı ülkelerin egemenliğine girmiş olmasına rağmen “Old Town”da hala taa 1200’lerden kalma binaları (Örneğin, 2 güncük gezide bile hepsini didik didik gezip görebildiğimiz, The Freedom Monument,St. Peter’s Church, House of the Blackheads…) sapasağlam ve kullanılır halde görebiliyorsunuz. Riga uzun bir süre İsveç Krallığı bünyesinde yaşamış, sonra Rusya topraklarına dahil olmuş, 1.Dünya Savaşı döneminde bağımsızlığını ilan etmiş ve 2. Dünya Savaşı döneminde bu kez şehir Naziler tarafından işgal edilmiş😶

Sovyet kültürü fazlaca hissediliyor şehir genel olarak huzurlu ve haftasonu olmasına rağmen sakindi bence. Ortacağdan kalma rengarenk sokaklar, mütevazı kilise ve müzeleri ile son derece sevimli bir şehirdi. Yemek kültürü bana çok cazip gelmese de bezelye çorbasını deneyebileceğim en traditional yerlerden birinde denedim tabi ki bknz Province Restoran. Yerli, ballı biralar her yerden göz kırpıyordu, Riga’ya özgü sert ve bence keyifsiz bir likor olan Black Balsamı da denemedim. Çünkü kahvaltida servis edilen kuru baliklar gibi ilgimi pek çekmeyen kategorideydi😎 Günlerden bir Kuzey Avrupa Ocak ayı günü olması bizi sıcak bir şeyler yemek zorunda bıraktı, ve bonus olarak harika kokteyller de yapan bir Ramenci bulduk, gayet güzeldi tekrar Rigaya gitsem yine gitmek isterim bknz Shōyu.

Riga beni hayal kırıklığına uğratmayan bir hafta sonu şehri oldu, kendisine teşekkür ediyor mutluluklar diliyorum.❤

Bunlar da hoşunuza gidebilir:

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir