Oslo’da ilk Temmuz ayımız, Haziran başlarında hava o kadar sıcaktı ki koşarak gidip mayo-bikini aldık. Tamamen olağanüstü bir durummuş:), şu an 15-20 derece aralığında bir yaz geçiriyoruz. Herkes, şehirde gerçek bir yaz oluyormuş gibi davranıp yazlık kıyafetleriyle sokaklarda dolaşıp denize giriyor olsa da, bence Oslo’da yaz eşittir kot ceket havası.
Kot ceket demişken lafın gelişi 🙂 Tam olarak 4 tane kot ceketim var, ama şu an yanımda bir tane bile kot ceketim yok! Aslında kot ceket havasında kot ceket giyemediğim bir Temmuz ortası oluyor 🙂 Aynı zamanda bir insanın 4 tane kot ceketi olmasının çok büyük bir haksızlık ve saçmalık olduğunu farkettiğim bir Temmuz ayı da oluyor.
Şu ülkeden çıkamama, ailemin yanına gidememe periyodunda ve farkındalıklar Temmuz’unda öğrendim ki hayatla ilgili isteklerimizi insanlardan değil de hayatın kendisinden istemek gerekiyor. Risk almaktan nefret eden biri olarak söyleyebilirim ki risk almak çok güzel, sağlamcılık çok rahat, yumuşacık bir koltuk ama çıkmaz bir sokak, hiçbir şey getirmiyor, aynı yerde dönüp duruyorsun. Belirsizlik ve risk konforsuz olsa da sizi tahmininizden çok daha farklı noktalara götürüyor, farklı insanlarla tanıştırıyor ve çok farklı kocaman şeyler öğretiyor.
Herkesin, kendi yaşam tecrübeleri doğrultusunda iyi niyetli ya da kötü niyetli çeşitli fikirlerini sunduğu ya da akıl verdiği bir sürecin sonunda, iyi bi iş ve eğitim fırsatıyla, ailelerimiz konusunda ne kadar şanslı olduğumuzu bir kez daha görerek Norveç’e taşındık. 10. ayımıza girerken anlıyoruz ki gerçekten de, bir yolculuğa çıkarken hiç evden ayrılmamış olanlardan tavsiye almamak gerekiyor.
Yaşam